10 Ekim 2018 Çarşamba

Türkiye’de en yaygın iki takıntı: Temizlik ve kontrol! (10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü)

Birçok insanda vakit vakit detaylı konularda takıntıların meydana çıkabildiğini bildiren Psikiyatrist Prof. Dr. Mustafa Sercan, “Buradaki mühim nokta bu takıntıların, hastalık boyutunda olup olmadığının belirlenmesidir” dedi. Çünkü ekspere göre, takıntılı düşünceler alt edilemeyip günlük hayatı etkileyecek ve günlük etkinlikleri kısıtlayacak seviyeye gelirse Takıntı-Zorlantı Hastalığı, yani Obsesif-Kompulsif Bozukluk adı verilen ruhsal hastalık akla gelmeli.
 10 Ekim Dünya Ruh Sihhati Günü nedeniyle piskolojik sağlığa ilgi çeken Okan Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Eksperi Prof. Dr. Mustafa Sercan, çoğu insanın problemi olan takıntıları mercek altına aldı.   Uzaklaştırılamayan düşüncelerin endişeye dönüştüğünü bildiren Dr. Sercan, Obsesif-Kompulsif Bozuklukta (OKB) takıntının; bireyin talebi dışında zihne gelen ve uzaklaştırılamayan mantık dışı düşünce, dürtüler ve esas bozukluklar olduğunu söyledi.   Takıntıların yol açtığı endişe ve sıkıntıyı azaltmak amacıyla ya da ortadan kaldırmak amacıyla uygulanan yineleyici davranış ve zihinsel eylemlere de ‘zorlantı’ dendiğini açıklayan Expertin verilen bilgiye göre, OKB her 100 şahıstan 2-3’ünde görülüyor. Özellikle buluğ döneminde ve 20-30’lu yaşlarda başlamasına karşın, okul evveli çağdaki çocuklar dahil rastgele bir yaşta görülebilen OKB, erkeklerde daha erken yaşlarda başlıyor fakat kadınlarda daha fazla. 
  ÜLKEMIZDE EN YAYGIN 2 TAKINTI: TEMIZLIK VE KONTROL!
 Takıntı ve zorlantıların, toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılık gösterebildiğini ifade eden Dr. Sercan, ülkemizde ve bütün dünya toplumlarında en sık görülen takıntı ve zorlantılar arasında; hassaslık hastalığı (kirlilik takıntısı ve temizlik zorlantısı) ve denetim hastalığının (güvenlik takıntısı ve denetim zorlantısı) yer aldığını belirterek, Obsesif-Kompulsif Bozukluğun nedenleri ve bulguları ile ilgili şunları söyledi:   “Zihne gelen olumsuz kanaat ya da sözcükleri önleyememe, olumsuz bir sözü ağzından kaçıracağından kaygılanma, zihne gelen cinsel içerikli düşüncelerden kurtulma isteği, çevresindeki şahıslara istemeden zarar vereceğinden kaygılanma, dinsel inancına aykırı düşüncelerin zihnine gelmesi biçiminde takıntılar daha nadir görülür. OKB, her şeyin simetrik ya da açık bir sayısal tertip içersinde olması gerektiği biçiminde bir takıntı, bunu sağlama tarafında davranış değişikliği, önemsenen bir nesneye dokunma, sayı sayma, biriktirme, saklama ya da batıl inançlar biçiminde de olabilir. 
 HER TAKINTILI DÜŞÜNCE YA DA DAVRANIŞ OKB Mİ?
 Bu örnekleri okuduğunuzda ya da işittiğinizde, ‘temiz ve derli toplu olmanın; estetik bir ortamda hayata istemenin, güvenlik hedefi ile kapıları, pencereleri denetim etmenin ne zararı var, şunlar hastalık mı sayılmalı?’ biçiminde düşünebilirsiniz. Elbette bu davranışları günlük yaşamımızda gerçekleştirme hastalık sayılmaz. Tıbbi yönden bu şekildeki kanaat ve davranışların hastalık sayılabilmesi amacıyla bireyin günlük fonksiyonlarını etkileyecek, kısıtlayacak, bozacak kadar kuvvetli ve yoğun olmalıdır. Örneğin, bir ev kadını her gün ve günün her zamanında temizlik ve çamaşır yıkamakla vakit geçiriyor ve bu davranışları sebebi ile de çocukların sıhhat ve eğitimine vakit ayıramıyorsa bunun da sıhhatli bir hal olmadığı anlaşılabilir. 
OKB NİÇİN KAYNAKLANIR?
 OKB’nin nedenleri arasında, kalıtsal geçiş mümkünlülüğü üstünde durulmaktadır. Beyin biyokimyasında serotonin isimli ileticinin işlevlerindeki aksamanın OKB teşekkülünde etkili bulunduğu görülmektedir. Çocukluk çağı ruhsal travmalarının birtakım şahıslarda OKB oluşumunu etkilediği gözlenmektedir. Kişilik yapısı olarak titiz, kuralcı, ayrıntıcı, mükemmeliyetçi özelliklere sahip olan şahıslar OKB’ye yatkın şahıslar olarak değerlendirilmektedir.”
 BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TEDAVİLERDEN OLUMLU SONUÇ ALINIYOR 
Serotonin sitemindeki aksamaları düzelten ilaçların OKB üstünde etkili olduğunu ifade eden Prof. Sercan, “İlaç tesiri genellikle, 2-3 haftada meydana çıkar. İlaç tüketimi en az 2 sene sürdürülmelidir.  İlaç dışı tedaviler arasında en çok etkili olanı bilişsel davranışçı tedavidir. Bu uygulamada davranışçı yöntemler kullanılır. Burada amaç rahatsızlık veren düşüncenin meydaan getirdiği kaygıyı söndürmek ve alışma durumunun oluşmasını sağlamaktır. Bu şekilde uygulanan tedaviye alıştırma tedavileri adı verilir. Öte yandan yapılan bilişsel tedavide ise amaç, rahatsız edici düşüncelerin meydaan getirdiği mesuliyet algısını azaltmaktır. Bilişsel ve davranışçı terapiler, hem hastalığın tedavisinde hem de özelikle nükslerin önlenmesinde çok mühim bir yer tutmakta, tedavide bazı durumlarda tek başlarına bazı durumlarda de ilaç tedavileri ile beraber kullanılabilmektedirler. Bilişsel davranışçı tedaviler, tedavi seçenekleri arasında en mühim yeri tutmaktadır” dedi.

3 Ekim 2018 Çarşamba

Aile Sağlığı Merkezlerinde Yeni Dönem

Aile sağlığı merkezlerinde bu sene başlatılan risk tarama programı kapsamında, yurttaşların sıhhat halleri ile ilgili muhtemel hastalıkları daha meydana çıkmadan önlemek amacıyla check-up programı döneme girdi. Sıhhat Bakanı Fahrettin Koca, 'Bu tarama programı vasıtası ile vatandaşlarımıza yaş, cinsiyet ve risk gruplarına göre check-up programlarında yapılan kan basıncı, kan şekeri, kolesterol ve yağ düzeyleri, EKG (kalp grafisi), idrar tahlilleri, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri ile kanser taraması hizmetlerini vereceğiz.
Aile hekimlerimiz doğrulusunda verilen bu hizmetten faydalanmak isteyen vatandaşlarımız internetten ya da 182 numaralı davet merkezimizi arayarak, Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden aile hekimlerinden randevu alarak bedava bu programdan istifade edebileceklerdir' dedi. Koca, "Halk Sihhati Haftası" bundan dolayı AA muhabirine yaptığı açıklamada, toplumsal çevrenin sıhhat üzerindeki tesirlerini araştıran koruyucu hekimlik çalışmalarını yürüten, hastalıklara sebep olan etkenleri araştıran ve kişilerin hastalanmasına alan vermeden sebepleri bertaraf eden tıp kısmı olduğunu ifade etti.
 Herkesin sıhhatli bir çevrede, sıhhatli ve uzun bir yaşam sürme hakkı olduğunu altını çizen Koca, bunu yapmak amacıyla de sağlığı kötüleştiren nedenleri ve toplumdaki hastalık risklerini ortadan kaldırma sorumluluklarının bulunduğunu, bu hedefe yönelik davranılmasıyla daha sıhhatli bir toplum hedefine ulaşılabileceğini söyledi.
 Koca, Halk Sihhati Haftası bundan dolayı tedavi edici uygulamaların gerekliliği kadar insan sağlığının korunması ve yaşamın her dönemini sıhhatli ve kaliteli geçirmelerinin luzumluluğuna ilgi çekerek, bu bilinçle çalışmaları yoğun bir şekilde yürüttüklerini vurguladı.  Bakanlığın halk sağlığı çalışmaları ile ilgili bilgi veren Fahrettin Koca, 8 bine yakın aile sağlığı merkezinde 26 bine yaklaşan aile doktorluğu birimleri ile yurttaşların mahallerinde hizmet aldığını belirtti.
   Koruyucu sıhhat hizmetlerinin anne karnında başladığına işaret eden Koca, "Geleceğimizin teminatı olan ileriki nesillerimizin sağlığını güvenliğini sağlamak adına 13 hastalığa karşı bir milyonu aşkın bebeğimizi ve 2 milyondan çok okul çağı çocuğumuzu aşılıyoruz. Kısa vakitte bu aşılarımızı ülkemizde üretmeyi hedefliyoruz. Bebeklerimizde olması muhtemel doğumsal ve kalıtsal hastalıkları erkenden tespit ve tedavi edebilmek amacıyla taramalar yapıyoruz.
Çocuklarımızın psikososyal gelişimlerini takip edip destekleyerek sıhhatli nesillere yatırım yapıyoruz." dedi.  "Aile hekiminden randevu alınacak"  Sıhhat Bakanı Koca, bu sene başlatılan risk tarama programı ile aile sağlığı merkezlerinde yurttaşların sıhhat halleri ile ilgili farkındalık meydana getirmek ve muhtemel hastalıkların daha meydana çıkmadan önlemeyi hedeflediklerini belirterek, şu şekilde devam etti:  "Aile hekimlerimiz doğrulusunda verilen bu hizmetten faydalanmak isteyen vatandaşlarımız internetten ya da 182 numaralı davet merkezimizi arayarak Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden aile hekimlerinden randevu alarak bedava olarak bu programdan istifade edebileceklerdir.
 Bu tarama programı vasıtası ile vatandaşlarımıza yaş, cinsiyet ve risk gruplarına göre check-up programlarında yapılan kan basıncı, kan şekeri, kolesterol ve yağ düzeyleri, EKG (kalp grafisi), idrar tahlilleri, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri ile kanser taraması hizmetlerini vereceğiz."  Koca, "Sağlıklı nesiller ve sıhhatli toplumlar, şuurlu ve sıhhatli annelerin eseri olacaktır" zihniyeti ile 15-49 yaş arası bütün bayanlara yönelik bilgilendirme, eğitim ve evlilik evveli danışmanlık hizmetleri verdiklerini vurgulayarak, Toplum Sihhati Merkezleri ve hastanelerde açılan bilgilendirme sınıfları ile anne adaylarını daha sıhhatli bebeklere sahip olabilmeleri ve sıhhat içersinde büyütebilmeleri amacıyla eğitim verdiklerini söyledi.    "Kanserde erken tespit yaşam kurtarır" prensibi ile meme, rahim ağzı, kalın bağırsak kanserlerine karşı tarama programlarının da yürütüldüğünü ifade eden Koca, bu sayede senede 5 milyon vatandaşa eriştiklerini bildirdi.  Tütün tüketimini azaltmak, gençleri tütün tüketimine başlamaktan uzak tutmak ve yüzde 70'i tütün kullanmayan yurttaşların haklarını koruyabilmek hedefiyle ile 171 ve 191 numaralı davet merkezlerinin 7 gün 24 saat canlı operatör desteği ile hizmet vermeye devam ettiğini dile getiren Koca, tütünle mücadele ekiplerinin de sahada kesintisiz kontrol ve halka yönelik bilinçlendirme çalışmalarını yürüttüğünü kaydetti.  "Hedefimiz sıhhatli hayat zamanını uzatmaktır"  Koca, halk sağlığını önlemeye yönelik çalışmalar kapsamında çoğu hastalık türünün azaldığını bazılarının ise tamamiyle yok olduğunu ifade ederek, "Verem ile mücadele başarımızın ölçüsü görülme sıklığının azalmış olmasıdır. Bu başarıyı 174 adet Verem Savaş Dispanseri Birimi ve 20 gezici tarama ekibi ile elde ettik, mücadelemiz tek bir olay görülmeyene kadar devam edecektir." dedi.
 Halen etkinlik gösteren 100 Sağlıklı Yaşam Merkezinde ve Toplum Sihhati Merkezlerinde de pek çok hastalığa sebep olarak gösterilen obezite ile mücadele faaliyetlerinin yürütüldüğünü bildiren Koca, bu kapsamda Tarım ve Orman Bakanlığı ile işbirliği içersinde besin etiketlerinde farklılık yapılmasını sağlayarak alış veriş sırasında vatandaşın sıhhatli gıdaya şuurlu bir şekilde erişiminin kolaylaştığını vurguladı.  Sağlıklı beslenme alışkanlıklarının okul çağında çocuklara kazandırılabilmesi amacıyla okullarda "Beslenme Dostu Okul Programlarını" programa devam ettiklerini ifade eden Koca, "Okul sağlığına sunduğumuz önemin bir başka göstergesi Koruyucu Ağız ve Diş Sihhati çalışmalarımız. Bütün ilkokullarımızda öğrencilerimize bedava ağız ve diş sağlığı muayenesi, flor vernik programı yapmakta, diş fırçası ve macunu dağıtarak farkındalık eğitimi vermekteyiz." ifadesini kullandı.  Koca, sıhhat hali nedeniyle evinden çıkamayan vatandaşlara evlerinde ya da gereksinim duydukları yerde Evde Sıhhat Hizmet ekiplerince ihtiyaçlarının karşılandığını dile getirerek, şunları kaydetti:  "Obezite, şeker hastalığı, kanser gibi bulaşıcı olmayan fakat toplumda yaygınlığı giderek çoğalan hastalıklarla mücadele amacıyla sıhhatli beslenmenin teşviki, dinamik yaşamın desteklenmesi, alınan tuz ve kalori miktarının sınırlanması gibi çalışmalar yürütmekteyiz.
Hedefimiz insanlarımızın sıhhatli hayat sürelerini uzatarak, kimseye muhtaç olmadan, eğlenceli bir yaşam sürerek yaş almalarını sağlamaktır. Bu amaç amacıyla bütün sıhhat çalışanlarımız fedakarca çalışmakta ve vatandaşlarımıza hizmet sunmaktadır. Halk sağlığı, hayatımızı her gün daha iyi, daha güvenilir ve daha sıhhatli yapmanın adıdır. İnsanımız amacıyla bu hizmetlerimizi sunarken başka kamu kurumlarımız, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içersinde çalışmaktayız, ama en kıymetlisi bu hususta vatandaşlarımızın bize verilen destektir. Hep beraber bireysel, toplumsal ve bölgesel olarak çok daha sıhhatli bir civara ulaşacağımıza inancımız tamdır. Bütün vatandaşlarımızın Halk Sihhati haftasını kutlama ediyor, sıhhatli ömürler diliyoruz."

10 Nisan 2018 Salı

Akciğere Pıhtı Atması (Pulmuner Emboli) Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Akciğere pıhtı atması (pulmuner emboli) genellikle bacak toplardamarlarında oluşan pıhtının, buradan koparak akciğer damarlarından birini veya birkaçını tıkaması sonucu oluşur.

Ölümlere neden olabileceği için hızlıca tespit edilmesi gerekir. Pıhtının oturduğu ve tıkadığı damarın büyüklüğüne göre şikayetler değişir.

Tüm dünyada kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerde kalp krizi ve inmeden sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Bu da hastalığın ne kadar ciddi olduğunu ifade eder.

Tümör hücreleri, hava kabarcıkları, yağ parçacıkları gibi nedenlerde akciğer damarlarında tıkanıklıklara neden olabilir. Biz bu yazımızda pıhtı nedeniyle gelişen tıkanıkları (tromboemboli) anlatacağız.

Akciğere Pıhtı Atması – Pulmuner Emboli Neden Olur?
Pıhtının ana kaynağı büyük oranda baldır ve bacak toplardamarlarıdır. Çeşitli nedenlerle kişinin baldır veya bacak toplardamarlarında pıhtı oluşur. Buradan kopan pıhtı parçası kalbe, oradan da akciğer damarlarına geçer.  Peki bacak damarlarında neden pıhtı oluşur?

Bacak damarlarında pıhtı oluşumunu kolaylaştıran bazı risk faktörleri vardır. Aşağıda sayacağımız nedenler hem bacaklarda pıhtı oluşumu (DVT) hem de akciğere pıhtı atması riskini arttırır.

Genetik pıhtılaşma bozuklukları: Bu hastalıklarda kişide genetik olarak pıhtılaşmaya yatkınlık vardır. Bu hastalıklardan en sık görülen faktör 5 leiden mutasyonudur.  Protein C eksikliği, protein s eksikliği, antitrombin eksikliği genetik olarak pıhtılaşmaya yatkınlık yaratan diğer hastalıklardır.
Kanserler: Özellikle bazı kanser tiplerinde (adenokanser) risk daha yüksektir.
Gebelik ve lohusalık: Bu dönemde hormonların etkisi ile pıhtılaşmaya yatkınlık görülür.
Varisler: Bacaklarda özellikle ciddi kan göllenmesine neden olan varisler.
Ameliyat sonrası: Büyük ameliyatlardan sonra akciğere pıhtı atma riski oluşur.
Yatağa bağımlılık: Kalça kırığı, kanser, felç gibi nedenlerle uzun süre yatağa bağımlı kalan kişilerde pıhtı atma riski daha yüksektir.
Hormon tedavisi: Doğum kontrol ilaçları ve östrojen hormonu kullananlar.
Kan hastalıkları: Alyuvar üretimini arttığı ve kan yüksekliğine neden olan polisitemia vera, trombosit yüksekliğine neden olan esansiyel trombositoz gibi… Ayrıca PNH (paroksismal nokturnal hemoglobinüri), trombotik trombositik purpura, DIC pıhtılaşmaya yatkınlık yaratan diğer hastalıklardır.
Obezite
İleri yaş
Sigara kullanımı
Lupus hastalığında da görülebilen antifosfolipid antikor sendromu
Hiperhomosisteinemi
Şeker hastalığı
Daha önce akciğere pıhtı atmış (pulmuner emboli) olması
Uzun süre hareketsiz seyahat (taşıtla uzun yol seyahati)
Behçet hastalığı, nefrotik sendrom
Bu faktörler, akciğere kesin pıhtı atacağı anlamına gelmez. Ancak bunların varlığında risk yükselir. Bazı hastalıklarda risk oldukça belirgin olduğundan önleyici tedavi başlanır.

Akciğere Pıhtı Atması Belirtileri
Belirtilerin şiddetini esas belirleyen tıkanan damarların büyüklüğü ve sayısıdır.

Görülebilecek belirtiler:

Nefes darlığı : Akciğere pıhtı atması durumunda en sık görülen belirtidir. Nefes darlığı genellikle aniden başlar ve gittikçe artar.
Göğüs ağrısı : Göğüsteki ağrı genellikle kalp krizinde görülenden farklıdır. Ağrı batıcı, saplayıcı, nefes almakla artan ve nefesini kesen karakterdedir.
Kan tükürme, öksürükle kan gelmesi
Öksürük (kan tükürme olmaksızın)
Baş dönmesi, bayılma, tansiyonda düşme
Hızlı nefes alıp verme
Çarpıntı
Hafif ateş
Yan ağrısı
Korku, endişe hali ve anksiyete görülebilir.
Bacak toplardamarlarındaki pıhtı bacakta şişliğe, ağrıya, kızarıklığa neden olabilir.

Akciğere pıhtılar, büyük damarları tıkayarak ani ölüme neden olabilir.
Tehşis
Akciğere pıhtı atması (pulmuner emboli) bazen hafif belirtiler ile seyredebileceği için diğer hastalıklarla karışabilir. Belirtileri ve risk faktörlerini olan kişilerde doktorun şüphesi üzerine şu tetkikler istenebilir:

D dimer testi : Akciğere pıhtı atması (pulmuner emboli) şüphesi olan kişide yapılan en değerli kan tetkikidir. Testin normal olması durumunda akciğerde pıhtı olmadığı düşünülür yani bu hastalıktan uzaklaşılır. Testin ciddi yüksek olması durumunda ise pıhtı olabileceği şüphesi ile ileri testlere geçilir.
Kan gazı testi: Genellikle bilekten veya kasıktan alınan atardamar kanı ile yapılan bir testtir. Bu test pulmuner emboliden şüphelenmeye neden olabilir.
Diğer kan tetkikleri: Kalp hastalıklarını dışlamak için troponin ve diğer rutin testler bakılabilir.
EKG: Kalp grafisi olarak bilinen bu test kalp hastalıklarını dışlamak için kullanılır. Ayrıca pıhtı atmasından (pulmuner emboli) şüphe etmeyi sağlayacak bazı değişiklikler de görülebilir.
Akciğer Grafisi (Röntgen): Akicğerdeki pıhtıyı göstermez ancak hem diğer hastalıkları dışlamak hem de pıhtıyı düşündürecek bulguları görmek için yapılır.
Ekokardiyografi: Kalp doktorlarının kalbi ultrason ile görüntülemesidir.
Ultrason: Bacaktaki pıhtıyı göstermek için kullanılabilir. Bacakta pıhtı olması durumunda şüphe artar. Akciğerdeki pıhtıyı göstermede kullanılmaz.
İlaçlı tomografi (BT Anjiografi): Akciğerdeki pıhtıyı göstermede en yaygın kullanılan testtir. Kesin teşhis için kullanılır. Damardan ilaç verilerek akciğerdeki damarlar incelenir ve pıhtı varsa tesbit edilir. Damardan ilaç (kontrast madde) verileceği için böbrek yetmezliği olanlarda yapılamayabilir.
Sintigrafi:  Ventilasyon-perfüzyon sintigrafisi olarak bilinen bu tetkik ilaçlı tomografi kadar hassas değilir. Böbrek yetmezliği veya ilaç alerjisi olupta ilaçlı tomografi çektiremeyen kişilerde kullanılır.
Akciğere Pıhtı Atması (Pulmuner Emboli) Tedavisi
Akciğere pıhtı atması şüphesi yüksek olan kişilerde tehşis kesinleşmeden tedavi başlanabilir. Tedavi hastalığın şiddetine göre değişir.

Hafif durumlarda: Pıhtının ufak damarları tıkadığı, kişinin tansiyonunu düşürmediği ve sağ kalp yetmezliğinin gelişmediği kişilerde sadece kan sulandırıcı tedavi verilir. Kan sulandırıcı olarak heparin, enoksaparin, deltaparin gibi ilaçlar kullanılır. İlaçlar damardan veya koldan iğne ile verilir.
Ağır durumlarda: Kişinin genel durumunun bozulduğu, tansiyonun ve kalp fonksiyonlarının etkilendiği durumlarda kan sulandırıcı ilaçlarla birlikte pıhtı eriticiler (streptokinaz, tPA gibi)  kullanılabilir. Pıhtı eriticiler ciddi kanamalara (beyin kanaması gibi) neden olabilirler. Bundan dolayı kanama riski taşıyan kişilerde kullanılmazlar.
Bu durum gebelik esnasında olursa tedavide yine kan sulandırıcılar kullanılır. Akciğere pıhtı atması (pulmuner emboli) tedavisinde vena kava filtreleri de kullanılabilir. Damardan girilerek ana toplardamarlara filtre konulur ve pıhtının akciğere gitmesi engellenir.

14 Mart 2018 Çarşamba

Aşırı Geçirgen Bağırsak Sendromu (Leaky Gut)

 Bağırsaklarımız her gün gıda yoluyla bakteriler ,mantarlar, virüsler,parazitler , gıda boya maddeleri, haşere ilaçları ,çözücü maddeler,temizlik maddelerinde kullanılan endüstriyel ürünler ve toksik düzeyde ağır metaller ile karşılaşır.

        Gıdalarla beraber aldığımız zararlı düzeyde birçok canlı ve cansız maddeler  ile karşılaşan bağırsağımızın üzerinde ince bir epitel tabakası ve hemen altında ise immün sistem hücrelerinden yoğunca destekli bir tabaka bulunur . Bağırsak epitel sistemi zararlı gördüğü maddeleri bu savunma tabakasında hapsederek vücuda yayılmasını engeller. Epitel tabakasında olası bir bozukluk aşırı geçirgen bir bağırsağa dönüşerek  savunma tabakasında aşırı uya

rılma toksik maddelerin birikimi sonucunda kronik iltihabı reaksiyonlar başlar.Otoimmun denilen hastalıkların aslında başlangıç aşaması bu tabakadır.Vücudumuz zararlı olarak algıladığı maddeleri bu bölgede sınırı tutmaya çalışır oluşan inflamasyon tablosu sadece bağırsak epitelinde sınırlı kalmaz.

     

            Bağırsağın mukozasında kronik inflamasyon tablosu başlar .Bütün vücut savunma sistemi uyarılarak sistemik inflamatuar süreçler başlar. inflamatuar süreçler bağırsakta ödem şişkinlik emilim problemleri zararlı maddelerin vücuda geçişinde kolaylık gibi fizyopatolojik bir problem oluştururken eklemlerde  ağrılar şişlik kızarıklık  ciltte döküntü kaşıntı ve yaralar  baş ağrısı  ve tüm vücutta yaygın anlamsız ağrılar şeklinde klinik tablolara neden olurlar.Laboratuvar sonuçlarında sedim CRP romatoid faktör ve romatizmal hastalıklarda gördüğümüz çeşitli testlerde pozitiflik görülür .



            Vücudumuzda oluşan herhangi bir tablonun nedeni ortadan kaldırılmadan tedavi olabilmemiz mümkün değildir. Sadece eklem ağız yarasına yönelik veya ciltte oluşan lezyonlara yönelik olarak verilen tedavilerin başarılı olabilme şansı yoktur. Olayın kaynağı aşırı geçirgenlik tablosu bağırsakta oluşan inflamasyon tablosu ortadan kaldırılmadan hastanın bu şikayetlerinden kurtulması mümkün olamayacaktır.

      Son yıllarda aşırı geçirgen bağırsak sendromu giderek önem kazanmakta ve tedaviler ile ilgili yöntemler geliştirilmeye çalışılmaktadır toplumda en sık görülen bağırsak problemlerinden irritabl bağırsak sendromunun da altında yatan önemli problemlerden biri de budur.

      Unutmamak gerekir ki bizi mutlu eden en önemli hormon olan serotonin yüzde 85 i bağırsak taki hormonal hücrelerden sentezlenir yani mutluluğun kaynağı aslında bağırsaklardan geçer bağırsakları sağlıklı olmayan birinin mutlu olabilmesi mümkün değildir.Bağırsakları sağlıklı çalışmayan birinin fizyolojik sosyal ve kültürel olarak sağlıklı olabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle aşırı bağırsak geçirgenliği sendromunu(Leaky Gut) önemsiyor ve hastaların Bu şikayetler ile ilgili hekimlerine başvurmaları ve gerek görülürse bir check-up programından geçirildikten sonra tedavi modelleri geliştirilerek hastaya yardımcı olunmaya çalışılmalıdır...

 Sağlıcakla kalın......

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Ameliyatsız Varis Tedavisi Hakkında

Temel olarak varis tedavisinde tedavinin öncesinde uygulanan bölgesel uyuşturma işlemi sayesinde tedavi sırasında bacakta ağrı duyulmasının önüne geçilir.
Bu işlem genel olarak tedaviye başlanmadan önce bacaktaki sinirlerin toplandığı kasık bölgesindeki ana sinir alanında yapılan “femoral blok” işlemi ile sağlanır.
DSC_0032-1000x461
Hasta uyanık ve son derece rahat
Hasta bacağında ağrıyı duymaz hale gelmesine rağmen dokunma hissini kaybetmez. Narkoz uykusuna dalmaz.
DSC_0021-1000x461
EVLA İşlemi Tamamlanırken
Ağrısız Varis Tedavisi sırasında hasta uyanıktır. Bel ve omurlarda yapılan belden aşağı uyuşturma işlemi olmadığı için çok daha risksiz bir işlem sonrasında lazerle varis tedavisi yapılır.
Varis Tedavinin Ağrısız olması hastanın konforunu artırdığı gibi hastanın bir takım korkularının da yok olmasını sağlar.
Ağrının olmaması hastanın tedavi sırasında tedirginlik yaşamamasını sağlar.

Lazerle Varis Tedavisi

Varis tedavisinde ameliyatın yerini alan lazer tedavisi, tedaviye çok yeni bir boyut getirmiştir. Lazerle varis tedavisi ya da ameliyatsız varis tedavisi tüm dünyada varis ameliyatının yerini almaktadır. İşlem oldukça kolay, konforlu ve etkilidir. Lazer tedavisi görünen varislere değil onu oluşturan büyük damara (çoğunlukla safen toplardamarı) yapılır. Kalan varisler ya kendiliğinden kaybolur ya da kaybolmalarını hızlandırma için ek olarak köpük tedavisi uygulanır.
Lazerle varis tedavisinde temel ilkeler
Lazerle varis tedavisi, RF (aref diye okunur) ya da buhar yöntemleriyle varis tedavisi temel olarak birbirine çok benzer. Tüm tedavi basamaklar hemen hemen aynıdır. Sadece damarı içten kapatmak ya da iptal etmek için biri lazer enerjisini, biri radyofrekans enerjisini, diğeri de buharı kullanır. Her üç yöntem de damar iç duvarında ısı oluşturarak tedavi eder. Lazerle varis tedavisi aynı zamanda “endovenöz lazer ablasyonu” olarak da bilinir.
Lazerle varis tedavisinin ameliyattan en önemli farkı, narkoz gerektirmemesi, bacaklarda bıçak izi olmaması ve işlemden hemen sonra yürüyerek eve dönebilmenizdir.
Lazer ile varis tedavisi uygulaması
Lazerle varis tedavisinde narkoz kullanılmaz. Daha basit ve güvenli yöntemlerle ağrı kesilir. Bu sırada uyutulmanız gerekmez. Bazı hastalarımız işlem sırasında kitap okumak, bazıları müzik dinlemek isteyebilir. Her durumda tedavi işlemi ağrısız ve konforludur.
Lazer ve RF gibi yöntemler varisin kendisine uygulanmaz. Varisi oluşturan ve kapak yetmezliği olan ana toplardamara uygulanır. Bu damarlar bacağın ön yüzünde büyük safen toplardamarı, bacağın arka yüzünde küçük safen toplardamarı ya da bunların dallarıdır. Köpük tedavisi ise doğrudan varise uygulanır.
Lazerle varis tedavisinde hangi damarlar tedavi edilir?
bacaklar
Varis yanda  görülen büyük ya da küçük safen toplardamarının kapak yetmezliği ya da kapak yetersizliği ile oluşur. Bu damarların tüm uzunluğu ya da bir kısmında kapak yetmezliği olabilr. Bazen bir tek damar, bazen ise her iki bacaktaki toplam 4 damarda da kapak yetmezliği olabilir. Lazerle varis tedvisinde temel kural damar kapak yetmezliği nerede varsa o damarın tedavi edilmesidir. Varisi oluşturan asıl damar tedavi edildiğinde varis tekrarlamaz.
Adım adım lazerle varis tedavi işlemi:
Tedavinin en önemli basamağı daha önceden ayakta yapılan ultrason inceleme ile tedavi edilecek damarların haritasının ortaya konmasıdır.
Yapılan tedavi ameliyat değildir. Lazer işlemi olarak adlandırılır.
İşlem masasında ilk işimiz, işleme bağlı heyecen, korku ya da endişe olabilir diye damardan ilaç yaparak sizi rahatlatmaktır.
İşlem sırası uyumanız gerekmez ama siz isterseniz uyutabiliriz.
Bacağın işlem için hazırlığı yapılır.
Ultrason kullanılarak, vücuda hiç kesi yapmadan iğne deliğinden damar içine girilir ve lazer fiberi (plastik ince tüp) yerleştirilir.
Damar çevresine ek özel bir anestezi uygulanır. Bu anestezi, lazer tedavisinin daha da konforlu olmasını ve işlem sonrası ağrının azalmasını sağlar.
Lazerle varis tedavisi uygulanır. Gerekirse ek köpük tedavisi uygulanır.
Köpük tedavisi uygulaması
Her bir damarın lazer işlemi 10-15 dakika kadar sürer. Genelde bir ile dört arasında damar tedavi edilir. Tümü aynı seansta tedavi edilir. Ek olarak skleroterapi yapılırsa süre buna göre uzayabilir. Genel olarak bir tedavi işlemi başından sonuna 30-60 dakika sürer.
Varis tedavisinden sonra ağrı kesici ilaçlar başınızı döndürebilir diye sizi biraz dinlendirebiliriz.
Tedaviden sonra evinize yürüyerek gidebilirsiniz.
Varis tedavisi sonrası kendi başınıza eve dönebilirsiniz. Ama ağrı kesici ilaçlar baş dönmesi yapabileceği için 2 saat boyunca araba kullanmamanızı isteyeceğiz.
Bu nedenle yanınızda biri olursa daha iyi olur.
Kılcal varis tedavisinde ağrı kesiciler çok daha az kullanıldığı için tedavi sonrası süreç çok daha basittir.
Lazerle varis tedavisi o damarın kapatılması ya da iptal edilmesidir. Kişi tedaviye yürüyerek gelir ve tedaviden hemen sonra yürüyerek hastaneden ayrılır.
Lazerle varis tedavisi uygulamasında dikiş izi olmaz.
Endovenoz_lazer_tedavisi
Videolar bölümünde lazerle varis tedavisini baştan sonra gösteren ve anlatan videolar bulunmaktadır.
DSC_0021-1000x461Lazer fiberi Lazer fiberinin damara yerleştirilmesi
Yukarıdaki resimde lazer fiberinin ucu damar içine yerleştirilmiş hali şema ile gösterilmiştir.
Lazer ve kılıfının toplardamar içinde görünümü. Lazer ve kılıfının dışarıda görünümü.
Lazerin enerjisiyle damarın kapatılması
Aşağıdaki videoda  lazerin çalışma ilkesi izleniyor. Lazer fiberi yerleştirildikten sonra lazer enerjisi aktifleştirilerek bu damarı iptal eder. Ameliyatla çıkarılarak tedavi edilmesi gereken damar, ameliyat gerekmeden bir iğne deliğinden girilerek kapatılır.

Medikal Ozon Tedavisi

Ozon tedavisine geçmeden önce ozon nedir ona bir bakalım? Ozon; Atmosferin üst tabakalarında bulunan, üç oksijen atomundan oluşan, canlı varlıkları güneşin öldürücü morötesi(UV) ışınlarından koruyan bir kimyasal bileşiktir diye tanımlayabiliriz. Ozon tedavisiyse; Aktif oksijen molekülü olan ozon gazı kullanılarak yapılan iyileştirici tedavilere “ozon tedavisi” denilmektedir. Ozon tedavisi bir çok patolojik durumu iyileştirmede yardımcıdır. Ozon terapi, doku ve hücrelere ihtiyacı olan oksijeni en etkili şekilde sağlayaması hedeflenen tedavidir.

Medikal ozon daima saf ozon ve saf oksijenin karışımı şeklinde kullanılır. Uygulamaya bağlı olarak ozon konsantrasyonu 1 ve 100 µg/ml (0.05 – 5 %O3) arasında değişir. Ozon terapist, ozon terapi konusunda eğitimli bir doktor, hastanın durumu ve tıbbi endikasyona göre hastanın alacağı komple dozu belirler. Ozon günümüzde içme sularının, yüzme havuzlarının, atık suların mikroplarının öldürülmesinde kullanıldığı gibi gıda sanayinde de koku giderici ve mikrop öldürücü(Bakteri,virüs ve mantarları) özelliklerinden yararlanılmaktadır. Yüksek oksidasyon aktivitesiyle organik ve inorganik moleküllerle reaksiyona girer, onları oksitler, mikropları öldürürozon tedavisi Tıbbi ozon nedir? %5 ozon ve %95 oksijen karışımından oluşan tedavi amaçlı kullanılan bir bileşimdir. Ozon gazı medikal ozon jeneratörlerinde saf oksijenden üretilir. Ozon tedavisi hangi hastalara uygulanabilir? Ozon tedavisi birçok patolojik durumu iyileştirir veya tamamen düzeltir. Bu olumlu sonuçlar bir seri tıbbi araştırma ve tıbbi yayın ile kanıtlanmış olmakla birlikte kural olarak hastalıkların tedavisinde ozon diğer tedavilere ek olarak uygulanır ve tamamlayıcı tedavi grubuna girer.

 Ozon tedavisi hangi hastalıklara iyi gelmektedir?
1- Dolaşım bozuklukları.
2- Anti-aging ( geriye yaşlanma ) ve yeniden canlanma.
3- Yaşlı kişilerde önlem ve tedavi.
4- Göz hastalıklarında.
5- kanser ve kanserde.
6- Cilt mantarları ve enfekte cilt lezyonları.
7- Enfekte yaralar.
8- Bağırsak Hastalıkları: proktitis ve kolit.
9- Virüslerden kaynaklanan hastalıklarda.
10- Karaciğer enflamasyonu hastalıklarında.
11- Enflamasyonlu ve dejeneratif eklem hastalıklarında.
12- Artritik ve Romatizmal Durumlarda ozon tedavisi uygulanabilmektedir.

 Ozon ve medikal ozon’un özellikleri nelerdir?
1- Ozon gazı en çok atmosferde bulunur.
2- Ozon oksijenin üç atomlu kararsız formudur.
3- Ozon keskin kokulu bir gazdır.
4- Dezenfektan özelliği sayesinde, bakteri ve mantarları yok edebilir.
5- Medikal ozonun bakteri öldürücü özelliği bulunması.
6- Medikal ozonun mantar öldürücü özelliği bulunması.
7- Medikal ozonun virüs çoğalmasını önleyici özelliği bulunması.
8- Medikal ozonun Kan dolaşımını arttırma özelliğinin bulunması.
9- Medikal ozonun vücudun direncini artırıcı özelliğini bulunması.

 Ozon tedavisiyle vücudumuzda hangi değişiklikler oluşur?
1- Hücre ve dokulara giden kan dolaşımını artırır.
2- Damarları yeniler, tansiyon düzenlenmesini sağlar.
3- Eklem ağrılarını ve kas rahatsızlıklarını iyileştirir.
4- Beyin fonksiyonlarını ve hafızayı güçlendirir. Depresyon ve sıkıntıyı ferahlatıcı etkisi vardır. stres hormonu olarak bilinen Adrenalini okside ederek genel bir sakinlik sağlar. Depresyon kaynaklı gerginliği gidermeye yardımcı olur.
5- Bağışıklık sistemini güçlendirir. enfeksiyon hastalıklarına direnci artırır.
6- Deri kan dolaşımını artırarak cilt yenilenmesini, sıkı ve pürüzsüz görünüm oluşmasını sağlar. Daha temiz, daha yumuşak ve daha gençleşmiş bir cilde kavuşturur.
7- Kan ve lenf sistemini temizler.
8- hormon ve enzim üretimini normale döndürür.
9- Kaslarda biriken toksini gidererek kasları gevşetir ve yumuşatır, esnekliğini artırır.
10- Derinin üçüncü bir böbrek ya da ikinci bir akciğer sistemi gibi çalışması sağlanır.

 Ozon tedavisinin uygulanma biçimleri nelerdir? Ozon terapi, bir oksijen tüpü ve buna bağlı ozon cihazı vasıtasıyla uygulanır.
1- Torbalama: Bu yöntemde hastadan kan alımı olmadığından tedavi esnasında hasta acı ve ağrı duymaz. El ve ayaklar özel bir torba içine sokularak nemlendirilir ve cildin ozonu emmesi sağlanır.
2- Adeleden kan verme: Damardan 5-10 ml kan alınır, ozon gazı ile karıştırılır ve kalçadan veya koldan iğne yapılarak tekrar vücuda verilir. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
3- Damardan kan verme: Damardan 50-100 ml kan alınarak özel şişelerde ozon ile karıştırılır, tekrar damardan yavaşça geri verilir.
4- Makattan ozon gazı vermek: Ülseratif kolit, Crohn hastalığı gibi iltihabi barsak hastalıkları adı verilen bir hastalık grubunda uygulanmaktadır. Hasta kendi kendine uygular, tek kullanımlık tüp ve torbalar kullanıldığı için hijyeniktir.
5- Eklem içine ozon gazı vermek: Ağrılı iltihabi eklem romatizması olan artrit ve tekrarlayan artroz gibi hastalıklarda uzman doktorlar tarafından çok yavaş olarak eklem içine ozon gazı verilir.